İnsanlar antibiyotik ilaçlar, hormon ilaçları, antidepresan ilaçlar gibi ağır kategorideki ilaçları mecbur kalmadıkça asla kullanmak istemez. Zira bu tür ilaçların etkileri hızlı ve kesin olmasının yanısıra yan etkileri açısından da korkutucu görünmektedir. Örneğin anti-bazı depresyon ve bazı hormon ilaçlarında yazan “Kişiyi intihar etmeye yönlendirebilir.” ifadesi tedirgin edicidir ya da antibiyotik ilaçların bazılarında yazan “Ölüm rapor edilmiştir.” ifadeleri insanları korkutur. Bunlara ek olarak antibiyotiklerin özellikle böbrek başta olmak üzere iç organlara zarar verme ihtimali korkutucudur.
Eğer genel anlamda sağlıklı bir insansanız burada bahsedeceklerimiz sizin de işinize yarayabilir. Genellikle kronikleşmiş iltihabi hastalıklar için sürekli antibiyotik tüketmek insanların yaşam kalitesini düşürmektedir.
Özellikle boğaz bölgesinde görülen farenjit, larenjit… tipi hastalıklar ülkemizde en fazla karşılaşılan durumlar arasına. Bir de sesinizi kullanmak zorunda kaldığınız öğretmenlik, solistlik ve çeşitli yöneticilikler alanında çalışıyorsanız kronik farenjit risk grubundasınız demektir. Bu yazımızı okuduğunuzda kronik faranjit probleminiz olsa da antibiyotik kullanmadan atlatmada bilgilenmiş olacaksınız.
- Dikkat! Bu yazımız hassas içerik bulundurmaktadır.
- Yazımızı okumadan önce kullanım koşulları sayfamızı ziyaret ediniz.
- Sadece 18 yaşından büyük olan kişiler bir hekime danıştıktan sonra tavsiyeleri değerlendirebilir.
- 18 yaşın altındaki hiçbir bireye tavsiyelerimiz uygulanamaz.
- Sağlık sorunu olan kimseler tavsiyelerimiz uygulayamaz.
- Bu deneyimler her kişide aynı sonucu vermeyebilir ve sonucu çok daha kötü olabilir, kendinize güvenmiyorsanız uygulamayınız.
- Bu içerik ilk defa, sadece özgün içerik yayınlayan www.bilim-teknoloji.com üzerinde yayınlanmıştır.
Spor Yapın ve Kan Dolaşımınızı Hızlandırın
25+ yaş grubunda kan dolaşımında fark edilir yavaşlama gözlenmeye başlanır. Düşen kan dolaşım hızı, vücudunuzun kan dolaşımından uzak, kan ile yeterince buluşmayan dokularında daha da yavaştır ve sadece dalgalanma seviyesine indirgenebilir. Bunun olması bakteriler için bir fırsattır. Özellikle şekerli gıdalar tüketildikten sonra uzun süren hareketsizliklerde artan kan şekeri kanın fazla hareket etmediği bölgelere de ulaşacak ve orada daha yoğun biçimde bulunan bakterilerin beslenmesini sağlayacaktır. Bakteriler ise güvenli bölgelerinden zaman zaman taşma yaparak kişinin bedenini ele geçirecektir.
Bunun olmaması için düzenli spor yapmalısınız. Yaptığınız spor kalbinizin temposunu ölçülü biçimde abartmadan artırmalı. Bu sayede bütün dokularınız taze kana doyacak ve temizlenecektir. Sık sık hareket etmeli ve kan dolaşımınızı canlandırmalısınız. Unutmamalısınız ki hareketli insanlar diğerlerine göre daha az mikrobik enfeksiyonlara kapılırlar.
İsterseniz bunu evinizde deneyebilirsiniz. Hastalandığınız bir zaman antibiyotiğe başlamamış halde halsiz bir anınızda kalp hızınızı abartmadan artıracak 5-10 dakikalık bir spor yapın. 1-2 saat sonrasında kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.
Not: Spor sırasında artan nefes alış veriş hızınızı ağzınızdan nefes alarak tolore etmeye çalışmayın. Sadece burnunuzdan nefes alıp verin. Ağızdan alınıp verilen nefes boğazda kurumaya neden olacaktır.
Lökositlerinizi Aç Bırakın
Biz insanlar kapitalist düzene o kadar alışmışız ki bir gücü beslersek bütün dünya daha güçlü oluruz zannediyoruz. Halbuki vücudumuz kapitalizm ile yönetilmiyor. (Zira öyle olsaydı sanıyoruz en güçlü lökositimizle bakterilerimizi yemesi konusunda pazarlık yapıyor olurduk, hatta bizi bakteri gibi fagosite edebilirlerdi.) Yani daha çok beslenerek kendinizi güçlendirmiş olmazsınız. Vücudunuz, bütün aldığınız besini x, y, z demeden ve adam seçmeden bütün alt gruplara eşit biçimde dağıtır.
Vücudumuzdaki lökositler eğer kanda yeterince besin bulamazsa besin bulmak adına daha saldırgan olurlar. Bu da onların bakterilere daha fazla saldırmasını sağlar. Sonuçta bakteriler lökositler için aslında bir besin, kendisinin vücudu koruduğundan haberi bile yok! Tabi bu açlık öğünler boyunca sürmemeli. Birden fazla öğün aç kalırsanız bu sefer hastalığa karşı direnciniz düşecektir. Tavsiyemiz evde dinlendiğiniz bir günde sabah kahvaltısını çok sıkı yaptıktan sonra bir öğle yemeğini atlatmanız ve akşam tekrar gerektiği kadar yemek yemeniz. Akşam yemeğini yedikten sonra kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz. Not: Diyabet, reaktif hipoglisemi, kanser… gibi önemli bir sorununuz varsa bu yöntemin hayati risk taşıdığını unutmayınız ve ihmal ediniz.
Sıvı Tüketiminizi Artırın
Bakterilerle savaşta elinizdeki en büyük silahlardan birisi sıvılar. Sıvı tüketiminizi artırdığınızda vücudunuzu içerden yıkamış olursunuz. Böbreklerinize aşırı yük düşürmeyecek şekilde mümkün olduğunca sıvı (meyve suyu, su, bitki çayları) tüketin. Hastalığın ağır seyrettiği günlerde katı gıda, et veya süt, ayran gibi bakterilerin kolay ürediği besinleri tüketmeyin. Genel anlamda hastalığın ağır günleri geçene kadar tamamen içinizi temizlemeye odaklanın.
Hekimden Tavsiye Aldığınız Semptomatik Tedavi İlaçlarından Kullanın
Semptomatik yani görüntüde tedavi eden ya da belirtilerini ortadan kaldıran ilaçlar psikolojik anlamda da rahatlama sağlar. Şiddetli burun akıntınız varsa bunu durduracak yan etkisi oldukça az olan birçok ilaç antibiyotik kullanmaktansa tercih edilmesi gereken yardımcı enstrümanlar. Bunları kafanıza göre ya da tavsiye ile kullanmayınız. Unutmayın ki bu yazıdaki gerçek amacımız antibiyotik kullanmamak hekimlere her zaman ihtiyacımız olacaktır ve bu süreçte de mutlaka bir hekimden yardım almanız gerekmektedir.
Odanızı Nemli Tutun
Denizden uzak bir şehirde yaşıyorsanız ve o şehir bir de kalabalıksa muhtemelen kuru ve kalitesiz atmosferiniz var demektir. Bu tür şehirlerde kışın “kuru ayaz” denilen durumlarda nem düşer ve hava kurur. Buna artı olarak evinizde yanan kalorifer odanızın atmosferini tamamen kurutur ve solunum yollarınız tıpkı kuruyan elleriniz gibi çatlamaya başlar. Bu çatlaklar son derece kolay mikrop kapar. Bunun olmaması için odanızı kaloriferinizin üzerine koyacağınız tabağa doldurduğunuz temiz su ile nemlendirebilirsiniz. Suyun duruma göre içme suyu veya kaynamış su olmasına dikkat edin aksi taktirde odanızın havasına bakteriler doluşabilir. (Hava nemlendiriciler bazen bakteri yuvasına dönüşebiliyor, bu nedenle özellikle anti-bakteriyel özellikli olmayan ucuz nemlendiricileri tavsiye etmiyoruz, verdiğimiz yöntem yeterlidir.
Grip Olduğunuzda AntiBiyotik İçmeyin
Grip kişilerde vücuda yayılan şey mikrop değildir. Virüs denilen çok daha küçük boyutlarda cansız fakat üreyebilen, üremek için sizin hücrelerinize ihtiyaç duyan bir varlıktır. Antibiyotik içerek bu virüslerle asla başa çıkamazsınız. Çünkü antibiyotikler virüslerle savaşmak için üretilmemişlerdir ve asla etkisi olmaz.
Grip için antibiyotik içmek tam olarak şunlarla aynı şey:
- Otomobilin tekerleklerini cıvıta yerine silikon tabancası ile bağlamak.
- Gitar öğrenmek için kulakları sağır bir sokak köpeğinden ders almak.
- Tepenize düşen bir Antonov An-225‘ten şemsiye açarak korunmak.
- Tırnaklarınızı kullanarak helyum atomunun çekirdeğini parçalamak.
Bu liste uzatılabilir, işin mizahi tarafından bakarak antibiyotik ve gribin ne derece alakasız olduğunu göstermek istedik. Fakat bazen grip olduktan sonra insanlar bakteriyel hastalıklara kapılıyor, aslında bunun olmaması için önlem olarak antibiyotik ilaç kullanıyorlar. Virüslerin zayıflattığı vücut bakteriler için tam istenilen ortam oluyor ve lökositler virüslerle uğraşırken bir de başlarına bakteriler çıkıyor. Bu durumda da bahsettiğimiz tavsiyelere uymanız durumunda antibiyotik kullanmadan kurtulmanız hekiminizin yardımı ve tavsiyeleriyle mümkün.
Lütfen bu yazımızı sosyal ortamlarda paylaşarak dünyada rekor kırmış antibiyotik kullanımımızı bir nebze olsun önlemede bize yardımcı olun.