Şiir daima yazıldığı dilde güzeldir; çevirilerde aynı ahengi, aynı rengi yakalamak zor ve aynı tadı almak güçtür. Örgüsü bozulur, tonlaması tutmaz ve okurken aynı sesi ve duyguyu vermez. Ancak yapılan bazı çeviriler var ki sanki o şiir yabancı bir dilde değil de Türkçe yazılmış gibi durur karşınızda. Hatta öyle kabullenirsiniz ki şiiri çeviriyi yapan şairin zannetmeye başlarsınız, bu şekilde genel bir kabulleniş olur. Şimdi o çeviriler arasından seçtiğimiz ve Louis Aragon’a ait birkaç şiirle birlikte Onun Elsa’ya karşı beslediği aşkın öyküsünü sizlerle buluşturacağız.

Louis Aragon ve Elsa’nın Öyküsü
Aragon, Fransız edebiyatının en önemli üç edebiyatçısından biridir ve onun Elsa’ya yazdığı şiirler kalplere nakış nakış işlenmiştir. Peki Elsa ve Aragon arasında yaşanan şeyin adı nedir? Aragon, Elsa’ya deliler gibi aşıkken Elsa ona hangi yollardan dolaşarak gelmiştir ve nasıl bir kadındır? Şimdi bu soruları cevaplayalım.
Elsa ve Aragon ilk kez Montparnesse Bulvarı’na bakan La Coupole cafede karşılaşmışlardı. Gözleri ilk defa orada buluşmuş ve gönüllerinde aşk ateşi ilk kıvılcımını almıştı.
Elsa, Aragon’dan önce bir Rus şair olan Maykovski ile doludizgin bir aşk yaşamıştı ancak onu da yaşamı boyunca gölgesinde kaldığını düşündüğü ablası Lilia’ya kaptırmıştı. Bu durum karşısında yıkılan Elsa, ardından bir Fransız subayla evlendi ve daha sonra onunla da ilişkisini yürütemeyip ayrıldı.
Paris’te erkeklerin ilgisi altında yaşayan Elsa, ablası Lilia’ya nispet yaparcasına mektuplar yolluyor ve ona aşık olan erkekleri anlatıyordu:
“Hala bana aşık olan ve bundan vazgeçmeye hiç niyeti olmayan üç erkek var hayatımda…
Birisi (Slovsky isimli bir eleştirmen) bana adeta yapışmış durumda…
Öyle ki onu artık günlük hayatımın dekorunun en ilginç parçası olarak görüyorum…
Bana her gün bir veya iki mektup yazıyor…
İkincisi bana sürekli çiçekler gönderiyor…
Fakat gittikçe melankolikleşmiş halde…
Üçüncüsü bütün dertlerimle bana kucak açacağını söylüyor…
Bu içlerinde en soğukkanlı ve kurnaz olanı…”
20. yüzyılın en güzel aşk şiirlerini Elsa’ya yazacak olan Aragon’un karşılaştıkları o ilk gün bunların hiçbirinden haberi yoktu. Elsa, Maykovski’yi ablasına kaptırmıştı ancak edebiyat tarihi Aragon’un Elsa’ya yazdığı şiirlerle donanacaktı.
Elsa birgün günlüğüne şu notu düşecekti:
“Ablamla ne ilginç bir kaderimiz var…
Tarih ikimize de birer şairi reva gördü…”
Aragon, Elsa’ya Paris yakınlarında bir değirmen aldı. Bu değirmene Pablo Neruda, Nazım Hikmet, Abidin Dino, Picasso gibi dünyanın en ünlü ressam ve edebiyatçıları geldi. Aragon ve Elsa tam 42 yıl beraber yaşadılar ve Elsa 1970 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda etti.
Bir gün değirmende kadınını özleyen Aragon açılmamış bir çekmeceyi açtı ve burada Elsa’nın yattığı veya yatmayı planladığı erkeklerin listesini buldu. Elsa’nın günlüğündeki nota baktı sonra, şöyle diyordu:
“Herkes beni sevsin…
Bütün erkekler bana hayran olsun istiyorum…”
Aşk, Aragon’a ölürken bile mutluluk getirmemişti. Elsa değirmeninin yakınındaki bir ağacın altında yatıyordu ve Aragon onun yanına gömülmek istemesinin yanı sıra mezar taşına şöyle yazılmasını vasiyet etti:
“Ölüler savunmasızdır… Ama ümit ediyoruz ki kitaplarımız bizi savunacak…”
Yorum Yok